top of page
Neksus  Taş Devri’nden Yapay Zekâya Bilgi Ağlarının Kısa Tarihi  Yuval Noah Harari

Neksus // Yuval Noah Harari

Stok kodu: 9786256896246

Neksus

Taş Devri’nden Yapay Zekâya Bilgi Ağlarının Kısa Tarihi

Yuval Noah Harari

 

Hikâyeler bizi birleştirdi.

Kitaplar düşüncelerimizi ve mitolojilerimizi yaydı.

İnternet bize sonsuz bilgiyi vaat etti.

Algoritma sırlarımızı öğrendi.

Sonra da bizi birbirimize düşman etti.

Peki yapay zekâ neler yapacak?

 

Son yüz bin yılda biz Sapiensler muazzam bir güce ulaştık. Ancak tüm keşiflerimize, icatlarımıza ve fetihlerimize rağmen bugün kendimizi yine de bir varoluş krizinin içinde bulduk. Dünya ekolojik çöküşün eşiğinde. Siyasi gerginlikler her geçen gün tırmanıyor. Yanlış bilgiler her yerde, her alanda hızla çoğalıyor. Üstelik bizi ortadan kaldırabilecek yeni bir bilgi ağına, yapay zekâ çağına doğru son hızla ilerliyoruz. Başardığımız onca şeye rağmen, kendimize nasıl bu kadar zarar verebiliyoruz?

 

Neksus insanlık tarihine derinlemesine bir bakış atarak, bilgi akışının bizi bugünlere nasıl getirdiğini tartışıyor. Bizi Taş Devri’nden Kitabı Mukaddes’in kanonlaştırılmasına, matbaanın icadına, kitle iletişim araçlarının gelişimine ve son dönemlerde popülizmin yeniden doğuşuna tanıklık ettiren Harari, bilgiyle gerçek, bürokrasiyle mitoloji, bilgelikle otorite arasındaki karmaşık ilişkiyi sorgulamaya teşvik ediyor. Roma İmparatorluğu, Katolik Kilisesi ve Sovyetler Birliği gibi sistemlerin iyi ya da kötü, hedeflerine ulaşmak için bilgiyi nasıl kullandığını örneklerle inceliyor. Ve insandışı zekânın varlığımızı tehdit ettiği bu dönemde, her şey için çok geç olmadan neler yapabileceğimizi tartışıyor.

 

Bilgi ne gerçeğin hammaddesi ne de sadece bir silahtır. Neksus yelpazenin bu iki ucu arasındaki umut dolu orta yolu ararken bir yandan biz insanların ortak mirasını yeniden keşfediyor.

  • Tarihçi ve filozof Prof. Yuval Noah Harari 1976’da Hayfa’da doğdu. Doktorasını 2002’de Oxford Üniversitesi’nde tamamlayan Harari, Kudüs İbrani Üniversitesi Beşeri Bilimler Fakültesi, Tarih Bölümü’nde öğretim görevlisidir. Sapiens: İnsan Türünün Kısa bir TarihiHomo Deus: Yarının Kısa Bir Tarihi ve 21. Yüzyıl için 21 Ders kitapları 60 dile çevrildi ve 27,5 milyondan fazla sattı.

  • Özgün adı: Nexus: A Brief History of Information Networks from the Stone Age to AI

    Özgün dilinden çeviren: Çiğdem Şentuğ

    Yayıma hazırlayan: Cihan Kara

    Son okuma: Serpil Işıldar

    Kapak tasarımı: Kolektif Tasarım

    Sayfa düzeni: Semih Büyükkurt

    Cilt bilgisi: Ciltsiz

    Kağıt bilgisi: Kitap kağıdı

    Basım tarihi: 1. Baskı Ekim 2024

    Basım bilgisi: 1. Baskı

    Sayfa sayısı: 448 s.

    Kitap boyutları: 15,0 cm x 21,5 cm

    ISBN No: 978-625-6896-24-6

    Barkod No: 9786256896246

496,00₺ Normal Fiyat
322,40₺İndirimli Fiyat
Adet

OKUMA PARÇASI


GİRİŞ


Kendimize Homo Sapiens, yani bilge insan dedik. Fakat bunun hakkını verip veremediğimiz tartışmalı bir mesele.


Yüz bin yıldan uzundur, biz Sapiensler azımsanamayacak kadar büyük bir güce sahip olduk. Yalnızca keşiflerimizi, icatlarımızı ve fetihlerimizi listelesek ciltler dolusu kitap yazılır. Ancak güç, bilgelik demek değil, üstelik yüz bin yıllık tüm bu keşifler, icatlar ve fetihlere rağmen insanlık kendini büyük bir varoluş krizinin içinde buldu. Çok yanlış tercihler yaptığımız için şimdi ekolojik bir çöküşün sınırlarına dayandık. Öte yandan hâlâ yapay zekâ gibi kontrolünü kaybedebileceğimiz, bizi köleleştirme, hatta yok etme potansiyeline sahip yeni teknolojiler üretmekle meşgulüz. Dahası, tüm bu varoluşsal krizlerle baş edebilmek için bir araya geleceğimiz yerde, uluslararası gerilimler tırmanıyor, global işbirliği her geçen gün zorlaşıyor, ülkeler kıyamet günü senaryolarına hazırlanır gibi silahlanıyor; üstelik yeni bir dünya savaşı artık o kadar da imkânsız görünmüyor.


Biz, Sapiensler o kadar bilgeysek, neden kendimize bu kadar zarar veriyoruz?


Bunun da ötesinde, DNA moleküllerinden en uzak galaksilere dek hemen her şey hakkında edindiğimiz devasa bilgiye rağmen, hayatın büyük sorularına yanıt bulamadık. Biz kimiz? Hayattaki amacımız ne? İyi bir hayat nedir ve nasıl iyi bir hayat yaşayabiliriz? Elimizdeki muazzam miktardaki bilgiye rağmen fantezilere ve sanrılara en eski atalarımız kadar yatkınız. Yakın zamanda gördüğümüz Nazizm ve Stalinizm, zaman zaman modern toplumları bile etkileyen kitlesel çılgınlığın örneklerinden. Bugünün insanının elinde Taş Devri insanına kıyasla çok daha fazla bilgi ve güç olduğunu kimse reddedemez ama yine de kendimizi ve evrendeki rolümüzün ne olduğunu onlardan daha iyi anladığımızdan emin değilim.


Bilgi ve güç elde etmekte bu denli iyiyken bilgelik kazanmakta niçin bu kadar başarısızız? Tarih boyunca inandığımız birçok gelenek, doğamızdaki bazı kusurlar yüzünden kontrol edemeyeceğimiz büyük güçlerin peşine takıldığımızı varsayar. Yunan mitolojisindeki Phaethon, güneş tanrısı Helios’un oğlu olduğunu öğrenen bir çocuğun hikâyesini anlatır. Tanrısal kökenini kanıtlamak isteyen Phaethon, güneşin arabasını sürebilmek için ayrıcalık talep eder. Helios, Phaethon’u güneşin arabasını çeken göksel atları hiçbir insanın kontrol edemeyeceğini söyleyerek uyarır. Ancak Phaethon öyle ısrarcıdır ki güneş tanrısı istediğini vermeye razı gelir. Phaethon arabayla önce gökyüzünde gururla yükselir ama çok geçmeden kontrolü kaybeder. Güneş rotasından sapar, tüm bitkileri yakıp kavurur, sayısız canlıyı öldürür, hatta bütünüyle dünyayı yakacak kadar büyük bir tehdit oluşturur. Zeus duruma müdahale eder, Phaethon’u bir yıldırımla vurur. Kibirli insan, tıpkı kayan bir yıldız gibi gökyüzünden düşer ve cayır cayır yanar. Tanrılar gökyüzünün kontrolünü yeniden ele geçirir ve dünya kurtulur.


İki bin yıl sonra Sanayi Devrimi’nin ilk adımlarıyla makineler bir sürü işte insanların yerini alırken, Johann Wolfgang von Goethe “Büyücü Çırağı” başlıklı şiirsel anlatısıyla uyarmıştı insanları. Goethe’nin şiiri (sonraları başrölünde Mickey Mouse’un bulunduğu bir Walt Disney animasyonuyla popülerleşmiştir) yaşlı bir büyücünün genç çırağını kendisi yokken atölyesinin başında bırakıp nehirden su taşımak gibi bazı görevler vermesini konu eder. Çırak işlerini kolaylaştırmak için büyücünün büyülerinden birini yaparak süpürgeye nehirden su taşıtır. Ancak su taşıyan süpürgeyi nasıl durduracağını bilmez ve atölyeyi neredeyse su basar. Çırak panikle eline bir balta alıp süpürgeyi ikiye böler ama bu sefer süpürge iki ayrı süpürgeye dönüşür. Artık atölyeye su taşıyan iki büyülü süpürge vardır. Yaşlı büyücü döndüğünde çırak ustasından yardım dilenir: “Ruhları çağırdım ama şimdi onlardan nasıl kurtulacağımı bilmiyorum.” Büyücü hemen büyüyü bozar ve su baskınını engeller. Çırağın –ve tüm insanlığın– alması gereken ders bellidir: Kontrol edemeyeceğin güçleri asla çağırma.



Diğer Kitaplarımız

bottom of page