Palto (Resimli Başyapıtlar) // Nikolay Gogol
Palto
Nikolay Gogol
Önüne ne pahasına olursa olsun ulaşacağı bir hedef koyan insanlar gibi kendini şimdiden daha hayat dolu hissediyor, karakteri güçleniyordu. Yürüyüşünde ve hareketlerinde kararsız ve ikircikli ne varsa gitmiş, gözlerinde yeni bir ateş parlamaya başlamıştı. Hatta en cüretkâr hayallerinde bazen paltosuna sansar kürkü bir yaka diktirmeyi bile kurar olmuştu.”
“Küçük adam”ın çektiği sıkıntılar, maruz kaldığı eşitsizlik ve acılar bu uzun öykünün başkahramanı Akakiy
Akakiyeviç’in hayatı üzerinden yalın bir gerçekçilikle anlatılıyor. Böylesi bir anlatım, her ne kadar dönemin Çarlık Rusya’sında büyük tepki alsa ve Gogol, Rus insanını aşağılamakla suçlansa da, Rus edebiyatında bir çığır açıyor. Elinizde tuttuğunuz bu muhteşem eseri daha önce yayınlanmış örneklerinden farklı kılan ise otuzdan fazla kitapta imzası olan ödüllü çizer Noemí Villamuza’nın büyüleyici çizimleri.
“Hepimiz Gogol’un Palto’sundan çıktık.”
Dostoyevski
“Gogol’un Palto’da sergilediği sanat, paralel doğruların kesişmekle kalmayıp, solucan misali kıvrılabileceklerine, karmakarışık hale gelebileceklerine işaret eder.”
Vladimir Nabokov
"Komik bir hikâye, dikkatle ve uzun uzun baktığınızda, gitgide hüzünlü hale gelir.”
Nikolay Gogol, 1809’da Ukrayna’nın Mirgorod bölgesinde doğdu. Gençlik yıllarını babasının taşradaki çiftliğinde geçirdi. Gogol’un babası da yazardı; Ukrayna kukla tiyatrosu için kaleme aldığı eserler Ukraynaca olduğundan Ukraynalı yazarlar sınıfına dahil edilmişti. Öte yandan oğlu Rusça yazmayı seçti.
Gogol yazmaya lise yıllarında başladı. Önce Poltova Yatılı Okulu’na (1819-21), ardından da Nezhin Lisesi’ne (1819-21) giden Gogol, bu okulda öğrenci tiyatrosu için oyunlar kaleme aldı ve bazılarında oyunculuk yaptı. Ancak orada pek saygı görmedi ve kendisine “gizemli bücür” diyen okul arkadaşlarıyla pek ilişki kuramadı. (1 Mart 1828 tarihli bir mektubunda, “Evde inatçı, burada ezik olarak görülüyorum... bazı çevrelerde çok sessiz, ağırbaşlı, kibarım; bazılarında asık suratlı, dalgın, kaba saba... bazıları için zekiyim, diğerleri içinse aptal,” diye yazmıştır annesine.)
1828 yılında tam zamanlı yazar olmak niyetiyle St. Petersburg’a taşınan Gogol, bir anlatı şiiri olan ve kendi parasıyla bastırdığı ilk eseri eleştirmenler tarafından alaya alınınca, tüm kopyaları yok etti ve bir daha şiir yazmamaya karar verdi. Ardından da Rusya’dan ayrıldı. 1829’da Rusya’ya geri döndüğünde ilk önce aktör olarak iş aradı, ama nihayetinde devlet dairesinde memurluğa başlamak zorunda kaldı. Devlet bürokrasisine dair deneyimleri, ileride yazacağı bazı öykülerde -“Burun” ve “Palto” gibi- kendini hissettirir.
1831-34 yılları arasında Gogol, bir enstitüde tarih dersleri verip özel öğretmen olarak çalıştı. 1831’de, edebi malzeme seçimini fazlasıyla etkileyen Aleksandr Puşkin’le tanıştı ve arkadaşlıkları büyük şair ve yazarın ölümüne kadar sürdü. Gogol’u ülke çapında önde gelen genç yazarlardan biri haline getiren Dikanka Yakınlarında Bir Çiftlikte Akşam Toplantıları iki cilt halinde (1831 ve 1832) yayımlandı. Bu eserle birlikte genç yazarın, fantastik öğelerle dehşeti birleştirmede ve Rus karakterine dair oldukça temel özellikleri göstermede ne kadar yetenekli olduğu ortaya çıktı.
1835’ten itibaren kendini tam zamanlı olarak edebiyata adayan Gogol, ünlü tarihi öykü “Taras Bulba”nın da yer aldığı Mirgorod başlıklı yeni bir öykü kitabı yayımladı. Petersburg mitolojisini her açıdan değerlendiren Gogol, “Rusya’nın Moskova’ya ihtiyacı var, St. Petersburg’unsa Rusya’ya,” diye noktaladığı, Moskova ile St. Petersburg’un uzun bir edebi karşılaştırmasını da yaptı.
“Gizemli güçler, tuhaf kahramanlarımla el ele yürümeyi,” diye yazmıştır Gogol bir seferinde, “yanımdan hızla geçen hayata tüm o sonsuzluğu içinde bakmayı, dünyanın gördüğü kahkahaların ve ne gördüğü ne de bildiği gözyaşlarının arasından bakmayı yazmışlar alnıma.” Yazar, Petersburg Öyküleri’nde (1835) toplumsal ilişkileri ve aklın karmaşalarını irdeledi; Dostoyevski’nin Yeraltından Notlar ile Suç ve Ceza adlı romanlarında Gogol’un etkileri görülebilir. Aynı şekilde, Franz Kafka’nın öykülerinde de Gogolcu geleneğin ipuçlarına rastlanır.
Gogol bu dönemde, aralarında Burun, Neva Bulvarı, Bir Delinin Hatıra Defteri, Palto’nun olduğu pek çok eser kaleme aldı.
1836’da yazarın meşhur oyunu “Müfettiş” ilk kez sahnelendi. Gogol’a göre, bu komedi başyapıtı çoğunlukla yanlış anlaşılmıştı; o zamanın liberal eleştirmenlerinden gelen övgülerden rahatsız olmuş, muhafazakârların sert eleştirilerine de sinirlenmişti. İlk eserinin başarısızlığından sonra yaptığı gibi, yine Rusya’dan ayrıldı ve Almanya, İsviçre, Fransa’yı gezdikten sonra Roma’ya yerleşti. Orada en önemli yapıtı Ölü Canlar’ın ilk cildini yazdı. hikâyeyi, 1835’teki bir sohbetleri sırasında Puşkin’in önerdiğini söyleyen Gogol, ilk cildi “aklımda şekillenen ve varoluşumun bilmecesini nihayet çözecek olan destansı şiirin soluk bir girişi” olarak addetti.
Gogol, 1839-40 ve 1841-42 yıllarında Rusya’ya yaptığı kısa geziler dışında, on iki yıl yurtdışında yaşadı. Yazarın toplu eserleri 1842’de yayımlandı ve onu en popüler Rus yazarları arasına soktu. Yurda dönmeden iki yıl önce Arkadaşlarla Mektuplaşmalar’ı (1847) yayımladı. Otokratik çarlık rejimini ve ataerkil yaşam tarzını savunduğu kitap, onun eserlerini toplumsal eleştiri örneği olarak kabul eden radikalleri hayal kırıklığına uğrattı.
1840’lı yıllarda Gogol gitgide daha muhafazakâr bir tavır sergilemeye başladı. Dine yakınlaşmasıyla birlikte muhafazakâr Ortodoks teolojinin öğretilerine odaklandı. Kurmaca eserler yazmanın günah olduğuna inanıp, ölümsüz ruhunun güvenliğinden endişe etmeye başlayınca, daha az “tehlikeli” edebi eserler yaratmaya çalıştı. “Müfettiş” gibi eserlerinin dini yönünü vurgulayan makaleler kaleme aldı. Ölü Canlar’ı bitirmeye yönelik gayretleri sürekli başarısızlığa uğradı; bunun üzerine, 24 Şubat 1852’de romanın ikinci cildini yaktı. Sonradan bunun bir hata, şeytanın ona yaptığı bir şaka olduğunu söyledi. Olayın üstünden fazla geçmeden, bir gün odasına kapandı, yemek yemeyi reddetti ve 4 Mart 1852’de deliliğin sınırında acılar içinde can verdi.