top of page
Aksi Gibi Pınar Öğünç

Aksi Gibi // Pınar Öğünç

Stok kodu: 9786256896024

Aksi Gibi

 

Öykülerinden birinin kahramanı gibi sanki Pınar Öğünç’ün de bir gözü yerinden çıkmış, sokaklarda tek başına geziniyor. Gerçeğin içindeki gerçeküstünü, gündelik olanı saran politik örtüyü, zamanın ruhunu açık eden anları biriktiriyor. Yalın ve sürükleyici, hem sakin hem öfkeli, bazen de muzip bir dille sıradan görünenin derinlerine çağırıyor.

 

Aksi Gibi, edebiyatla zenginleştirdiği gazeteciliğinden tanıdığımız Öğünç’ün öykü okuruyla tanıştığı, devamı yıllar içinde gelecek buluşmaların ilki.

 

Kibrinizi tanıyorum. Kendinizi mühim, ince ve derin göstermek için yaptığınız numaraları, dışı cilalanmış hırsın kanınıza nasıl zehir gibi karıştığını, üst kat gömme dolaplarında gizlediklerinizi biliyorum. Biliyorum ama çağırdığınız apartman toplantılarında bunu hissettiremiyorum size. Aksi gibi bu görünmezlik, bu öfke evden çıkınca da omurgama yapışıyor. Teklifsiz sen dediğiniz odalarda, yürürken yol vermediğiniz sokaklarda, sesimi manasızlaştırmaya çalıştığınız gezegenin üst katlarında size istediğim gibi direnemiyorum. Canımı sıkıyorsunuz.

     Şunu unutmayın. Bu apartmanın temeline en yakın olan benim, bu işin de ancak dinamitle çözülebileceğini biliyorum.

     Sayın D1 Blok sakinleri, şimdilik kapılarınızın altından bu metni atıyor, sizi uyarıyorum.

  • PINAR ÖĞÜNÇ

    İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü mezunu. Yirmi iki yaşındayken, bir haber dergisindeki iş görüşmesine yazdığı öykülerle gitti. Çeşitli dergi ve gazeteler ile online mecrada muhabir, editör, köşe yazarı olarak çalıştı. Daha çok edebiyatla kesişen bir gazeteciliğe yakın durdu.

  • Yayıma Hazırlayan: Murat Oğurlu

    Kapak Tasarımı: Kolektif Tasarım

    Sayfa Düzeni: Semih Büyükkurt

    1. Baskı, Mayıs 2023

    120 sayfa / 2. Hamur / Ciltsiz / 13,5 x 19,5 cm

    ISBN: 978-625-6896-02-4

195,00₺ Normal Fiyat
126,75₺İndirimli Fiyat
Adet

OKUMA PARÇASI


Geçen yaz bir çarşamba sabahı ekmeğime vişne reçeli sürerken, sağ gözüm birden olduğu yerden çıkıp tabağın papatya desenleri arasına düşüverdi. Korktum. Ne yapmam gerektiğini bilemedim. Reçelin suyu ekmekten süzülüp avcuma, oradan bileğime inmeye başladı. Göz, gözüm, tabakta üç saniye durdu, sol gözümün içine baktı, zıplayarak yere indi. Sonra pinpon topu gibi sekerek aralık duran bahçe kapısından çıktı. Sokağa doğru bir yok olup bir yerden yükselirken “Ezilmese bari,” dedim içimden. Ellerimi bahçe musluğunda üstünkörü suya tuttum, aynı kapıdan fırladım. Koşarken tek gözle hareket etmeye çabuk alışmıştım. 


İlerideki marketin önünde zıpladığını gördüm, sonra aynı köşeden bir taksi hareket etti. O repliğin zamanı gelmişti, yirmi iki saniye sonra oturduğum arka koltuktan “Öndeki

taksiyi takip et,” dedim. Adetim üzere davransam “Takip eder misiniz?” derdim, o da klişeye yakışmazdı. “Edelim de takside kimse yok. Taksiciyle mi derdin abla?” dedi şoför. Nasıl göründüğünü kestiremediğimden sağ elimi boşalmış göz deliğimden indiremiyordum. “Yok, yok arka koltuktadır,” dedim. Arka koltuktadır, kumaşın fitillerine birikmiş yiyecek kırıntılarına, fırçasız oto yıkamacıların dahi göremediği köşelere sıkışmış bozuk paralara bakıyordur. İçeride şakakları ağırlaştıran, kavuna benzetilmeye uğraşılmış sentetik bir koku vardır. Sesi kısılmış radyodan gelen şarkıda adam “Çok güzel başladık ama sonumuz sıradandı. Bana göre ömürlere bedel sana göre yara bandı,” diyordur.



Diğer Kitaplarımız

bottom of page