top of page
Normalliğin Deliliği

Normalliğin Deliliği // Arno Gruen

Stok kodu: 9786256896185

Normalliğin Deliliği

Hastalık Olarak Gerçekçilik: İnsandaki Yıkıcılık Üzerine Bir Kuram

Arno Gruen

 

Psikanalist yazar Arno Gruen Normalliğin Deliliği’nde toplumun, Sigmund Freud’un insanın doğuştan yıkım ve şiddete eğilimli olduğu iddiasına dair yaygın inancını alt üst ediyor. Kitap, kötülüğün kökeninde öznefretin ve çocuklukta başlayan kendine ihanetin yattığını iddia ediyor. Güçlülerin “sevgisi ve onayı” için bağımsızlığımızdan vazgeçtiğimizde, derin bir korkudan doğan sahte bir benlik yaratıyoruz ve modern toplumun “gerçekçilik” olarak benimsediği bu çılgınlığı çoğunlukla fark etmiyoruz.


Gruen bu tehlikeli uyum ve gizli isyan döngüsünü çarpıcı vaka çalışmaları, Nazizm’den Reaganizm’e uzanan sosyolojik örnekler ve edebi eserler üzerinden gözler önüne seriyor.
Peki, bu döngüden nasıl kurtulabiliriz? Gruen’e göre çözüm isyanda değil gerçek bir kişisel bağımsızlık geliştirmekte yatıyor. Bağımsızlık kolay elde edilmese de yokluğunun hem bireyler hem de toplum için yıkıcı sonuçlar doğurduğunu vurguluyor.


Dr. Gruen şefkat ve kararlılıkla, normallik olarak kabul edilen çılgınlığı gözler önüne seriyor... Bu kitap, liderler ve takipçiler, uyumlular ve isyankârlar ve daha şefkatli bir dünya arayan herkes için.
Dr. Montague Ullman

  •  

  • Özgün adı: Der Wahnsinn der Normalität:
    Realismus als Krankheit: eine Theorie der menschlichen Destruktivität
    Özgün dil: Almanca
    Özgün dilinden çeviren: İlknur İgan
    Yayıma hazırlayan: Serkan Seymen
    Kapak tasarımı: Kolektif Tasarım
    Sayfa düzeni: Semih Büyükkurt
    Cilt bilgisi: Ciltsiz
    Kağıt bilgisi: Kitap kağıdı
    Basım tarihi: 1. Baskı Haziran 2024
    Basım bilgisi: 1. Baskı
    Sayfa sayısı: 272 s.
    Kitap boyutları: 13,5 cm x 19,5 cm
    ISBN No: 978-625-6896-18-5

306,00₺ Normal Fiyat
198,90₺İndirimli Fiyat
Adet

OKUMA PARÇASI


ÖNSÖZ


Bu kitap, sahip olduğum deneyim ve gözlemlerimin, başka insanların da kendi gerçeklerine daha iyi tutunabilmelerine yardımcı olabileceği beklentisiyle yazıldı. Sevgi adına ölüm ve yıkım yaratan normalliğin deliliğiyle ilgili edindiğim mesleki ve kişisel deneyimlerin bir toplamı.


Çocuğun, kendilik bilincini yitirmeye başlaması bir tür kendine ihanet eylemidir. Bu süreç, anne babasının duygularını artık doğrudan algılayamadığı ve bunun yerine onların kendilerini bizzat nasıl gördüklerine göre kendini konumlandırdığı anda harekete geçer. Anne babanın iktidar gereksinimiyle böylesi bir “uyumlanma”, çocuğun ruhsal yapısında bir yarılmaya yol açar. İç dünyasıyla dış dünya arasındaki karşılıklı bağı kopartır. Böylece edimler ile nedenler arasındaki ilişki ve etkileşim kaybolur. Kendisine boyun eğdiren iktidara eklemlenebilmek için, kendi eylemlerinin sorumluluğunu almanın yerine, tabi olma ve uzlaşmayı seçer. Kişi, kendi iç benliğiyle olan bağını kaybettiyse artık ancak çarpıtılmış bir kendiliğe; dış dünyanın hoşuna gidecek belli davranış ve duygu durumlarına uygun bir görüntüye yaslanabilir. Büründüğü böylesi bir sureti sürdürebilme ihtiyacı ya da belki de mecburiyeti; kişinin kendi algıları, duyguları ve duygudaşlığı adına ne varsa zapt eder. Kendi içine kök salamamak yıkıcı ve kötücül davranışlara kapıyı aralar. İşte bu kitapta anlatılan da budur.


İnsandaki yıkıcılıkla ilk ilgilenen ben değilim. Görülen o ki insan, bütün canlılar arasında yıkmak için yıkan, Finlandiyalı psikanalist Martti Siirala’nın deyimiyle yıkıcılığın amacın kendisi olmuş haline sahip tek tür. Sigmund Freud veya Erich Fromm insandaki yıkıcı yanı, a priori olarak mevcut bir ölüm dürtüsüne ya da anal veya ödipal dönemdeki yanlış gelişmelerden doğan nekrofil eğilimlere bağlar. Bense insanın yıkıcı ve ölümcül eylemlerinin, bir sanrıdan ibaret bir iktidara katılmak uğruna kendine karşı giriştiği ihanetten kaynaklandığına dair birçok gösterge bulduğuma inanıyorum. Ancak bu “ulvi” bir alınyazısından ziyade, bireyin ama az ama çok, bilinçli katıldığı bir süreç. Kişi kendi boyun eğdirilişinde pay sahibi olduğunu bildiğinden, ömür boyu sürecek bir kendinden nefret duygusu oluşur. Böyle bir gelişmenin en dehşet verici yanı, kişiye hayatta olma hissini artık sadece yıkımın veriyor olmasıdır.



Diğer Kitaplarımız

bottom of page