top of page
Kanca // Türker Armaner

Kanca // Türker Armaner

Stok kodu: 9786256896291

Kanca

Türker Armaner

 

Özel hayatımdaki iniş çıkışlar, ailemdeki kayıplar, mali sorunlarım, doktora çalışmam, ülkenin yaşadığı çalkantılar, yazdıklarım, konuşmalarım... Yıllardır hiçbiri hayatımı kesintiye uğratmamıştı. İlk kez ölümü, belirsiz bir gelecekteki kendi ölümümü, bir ölümlü olduğumu da fark etmiştim. Eylemlerimizle olduğu kadar, bildiklerimizle de dünya üzerindeki yerimiz genişler. Ben şu anda hislerimle yaşıyor, bildiklerim arasında bağlantı kurup tutarlı bir bütün elde edemiyor, başkalarının, en temelde de bir ölünün yönlendirmeleriyle hareket ediyor, dünyada kapladığım yerin küçüldüğünü hayal ediyordum.

 

Siyasi istikrarsızlıklar ve ekonomik krizlerin toplumun zeminini sarstığı, yeni bir medya ve magazin çağının filizlendiği çalkantılı 1990’lar Türkiye’sinde, yankılarını İstanbul’da, Kadıköy- Beşiktaş-Beyoğlu ekseninde bulan bir garip intihar vakası…

 

Mehmet’in hayatı, pek iyi tanımasa da evini açmaktan çekinmediği Hasan’ın kendini öldürmesiyle rayından çıkar. Mehmet evinde sıradan bir sabaha uyandığını zannederken Hasan’ın cansız bedeniyle burun buruna geldikten sonra, sanki içgüdüsel bir merakla tüm enerjisini ve vaktini hem bu intiharın nedenlerini hem de kendisiyle nasıl bir ilgisi olduğunu anlamaya vakfeder. Hasan’ın niçin kendini onun evinde öldürmeyi seçtiğine anlam veremeyen Mehmet, ortak gençlik arkadaşlarının yardımıyla, kafasını kurcalayan ve hayatını çıkmaza sokan soruların yanıtlarının peşine düşer.

 

Türker Armaner’in yapmacıklıktan uzak, samimi dili ve yalın üslubuyla Kanca, okurunu sırlar ve kuşkularla dolu bir hikâyeye sürüklüyor.

  • 1968 İstanbul’da doğdu. Paris VIII Felsefe Bölümü’nden doktora derecesi aldı. Kıyısız (1997), Taş Hücre (2000), Dalgakıran (2003) öykü kitapları ile Tahta Saplı Bıçak (2007) ve Hüküm (2016) romanları Metis Yayınları’ndan, Tarih ve Temsil (2014) isimli felsefi çalışması Dost Kitabevi Yayınları’ndan basılmıştır. Tahta Saplı Bıçak Almancaya çevrildi (Das Messer mit dem hölzernen Griff, Verlag Auf Dem Ruffel, 2013). Galatasaray Üniversitesi Felsefe Bölümü’nde öğretim üyesidir.

  • Yayıma Hazırlayan: Rüçhan Nedim

    Kapak Tasarımı: Hamdi Akçay

    Sayfa Düzeni: Semih Büyükkurt

    1. Baskı, Mart 2025

    ISBN: 978-625-6896-29-1

    136 s. / 2. Hamur / Ciltsiz / 13,5 x 19,5

195,00₺ Normal Fiyat
126,75₺İndirimli Fiyat
Adet

OKUMA PARÇASI


I

SABAH


Rüyamda seyir halinde bir teknede yalnızdım. Fırtına vardı. Tekne rüzgârdan sağa sola yalpaladıkça halatlar gıcırdıyordu. Yelken direklerine müdahale etmek için yaptığım her hamlede kayıp düşüyordum. Karanlık bir gecede, açık denizdeydim. Tekneye ne zaman, neden bindiğimi bilmiyordum. Ne fırtınayı ne de dalgaların sesini duyuyordum, sadece halatların gıcırtısı vardı ve direklerden biri çatırdadı.


Gözlerimi açtım. Belli belirsiz bir gıcırtı dışında ev sessizdi. Bir sesle mi uyandığımı, yoksa bedenimin mi beni kabustan kurtardığını bilmeden yatakta doğruldum. Temmuzun ilk günleriydi. Evde hırsız olabileceğini düşünmemle belli belirsiz gıcırtıyı bir kez daha duydum. Saate baktım, beşe geliyordu. Yatalı bir saat olmamış. Yalnız olmadığımı, birkaç gündür misafirim olduğunu hatırladım birden. Bağırmadan, içeriye “Hasan?” diye seslendim. Hasan’ı uyandırmaktan, komşuları da rahatsız etmekten korkarak ihtiyatla sesimi biraz yükselttim. “Hasan?” Gıcırtı azalmıştı ama hâlâ duyabiliyordum.


Evim genişti. Hasan’ın kaldığı odayla yatak odam uzun bir koridorun iki ucundaydı. Gün ışığı çok zayıftı, henüz kendime gelememiştim, bir yere çarpıp gürültü çıkarmayayım diye koridordaki apliği yaktım. Aniden beni görürse korkabilir.

“Hasan iyi misin? Bir ses duydum da.”


Koridorda yürürken sağa sola bakıyor, evi kolaçan ediyordum. Hasan’a bakıp salona da göz atayım.


Hasan, salonla koridoru ayıran holden hemen önceki odada kalıyordu. Işığı kapalıydı. Doğu cephesine bakan oda benimkinden biraz daha aydınlıktı. Kapıyı çalmak yerine tırnağımı buzlu cama sürttüm. Ses gelmedi. Kapıyı ittim.


Hasan kendini tavandaki kancaya asmıştı.


İlk anda, ayaklarının yerden kesilip göğe yükseldiğini düşündüm, Hasan’dan korktum. Sonra tabanlarımdan itibaren vücudumun soğuduğunu hissettim, kapalı duran hasır storun aralıklarından sızan ışık huzmeleri tavana asılı Hasan’ın üstüne soluk çizgiler halinde vurduğunda, bunun bir göz yanılsaması olduğunu düşündüm, yatağına bakıp bozulmamış olduğunu gördüm, elektrik düğmesine bastım ve ışık Hasan’ın kıvırcık gür saçlı öne düşmüş kafasını, esmer yüzünü, açık ağzını, sarkan dilini, kapalı gözlerini, sallanan bedenini aydınlattığında, sallantıdan çıkan gıcırtı sürerken, bir karabasanın içindeyken kaçmak istediğimde rüyamda hareketsiz kalmam gibi, kasılan sağ baldırım nedeniyle hamle yapmaya çalışıp, yapamayıp “İn oradan!” diye bağırdım, bacağımı sürükleyip yanına geldiğimde de yukarıya bakıp “İn!” diye tekrar haykırdım.



Diğer Kitaplarımız

bottom of page