top of page
Rota Bruno Latour

Rota // Bruno Latour

Stok kodu: 9786052205310

Rota

Politikada Yönümüzü Nasıl Bulacağız?

Bruno Latour

 

“Yaşayabileceğimiz bir toprağı nasıl bulacağız? […] Nereye gideceğimizi de, nasıl yaşayacağımızı da, kimlerle birlikte yaşayacağımızı da bilmiyoruz. Bir yer bulmak için ne yapmalıyız? Yönümüzü nasıl bulacağız?”

 

Toprak mefhumunun yapısı değişiyor, tüm aidiyetler dönüşüm sürecinde, herkes evrensel anlamda paylaşılabilir bir dünyanın, içinde yaşanabilir bir toprağın eksikliğiyle karşı karşıya ve yerküre direnmeye başladı; tarihte ilk defa insan toplumları, yer sisteminin insan eylemine verdiği tepkileri kavramak zorunda… Bruno Latour, Rota’da çizdiği bu manzaranın “belli bir tarihsel eğrinin sonu”na işaret ettiğini iddia ediyor ve bunu toplumsal sınıf mücadelesinin, bir jeo-toplumsal yer mücadelesine dönüşümü olarak yorumluyor.

 

Latour dünyanın karşılaştığı üç büyük sorunu bu dönüşüm temelinde değerlendirerek göç krizinin, iklim durumunun inkârının ve inanılmaz boyutlara ulaşan eşitsizliğin aslında tek bir olay olduğunu iddia ediyor. Artık Küresellik/Yerellik, Sağ/Sol, Batı hayranlığı/karşıtlığı üzerinden politika yapmanın geçersiz kaldığını, onun yerine “Modernleşmenin birbiriyle çelişkili kıldığı, aslında birbirini tamamlayan iki hareketi” gözetmemiz gerektiğini söylüyor: bir yandan toprağa bağlanmak, öte yandan dünyasallaşmak.

  • Sosyoloji, felsefe ve antropoloji alanındaki çalışmalarıyla tanınan Fransız düşünür Bruno Latour bilim ve teknolojideki bilgi üretim süreçlerini ele alan, bunu yaparken insan-insan olmayan, doğa-kültür ayrımına karşı çıkan Aktör Ağ Teorisi’nin kurucularındandır. Latour 1982-2006 yılları arasında Ecole Nationale Supérieure des Mines’de sosyoloji ve felsefe dersleri verdi. 2017’deki emekliliğine kadar Paris Siyasal Bilimler Akademisi’nde (Science Po) başkan yardımcılığı ve akademisyenlik görevini yürüttü. Sosyal bilimlerin Nobel’i olarak görülen, kazananları arasında Julia Kristeva, Frederic Jameson gibi düşünürlerin yer aldığı Holberg Ödülü’ne layık görüldü (2013). Başıca eserleri arasında Reassembling the Social: An Introduction to Actor-Network-Theory [Toplumsal Olanı Yeniden Kurmak: Aktör Ağ Teorisine Giriş], Facing Gaia: Eight Lectures on the New Climatic Regime [Gaia’yla Yüzleşmek: Yeni İklim Rejimi Üstüne Sekiz Ders], Biz Hiç Modern Olmadık ve Laboratory Life: The Construction of Scientific Facts [Laboratuvar Yaşamı: Bilimsel Olguların İnşası; Steve Woolgar’la birlikte] yer alır

  • Türkçesi: Orçun Türkay / Fransızca aslından çeviren

    Yayıma Hazırlayan: Eda Çaça

    Son Okuma: Cihan Kara

    Kapak Tasarımı: Deniz Akkol

    Sayfa Düzeni: Semih Büyükkurt

    1. Baskı, Şubat 2019

    128 Sayfa / 2. Hamur / Ciltsiz / 15,5 x 19,5 cm

    ISBN: 978-605-2205-31-0

195,00₺ Normal Fiyat
126,75₺İndirimli Fiyat
Adet

OKUMA PARÇASI


Bu denemenin tek amacı Donald Trump’ın 11 Kasım 2016’da seçilmesiyle, yorumcuların daha önce saptadığı ama aralarındaki bağlantıyı her zaman kavrayamadığı, dolayısıyla aralarındaki koşutluktan çıkarılabilecek sınırsız politik enerjiyi göremediği üç olayı birbiriyle ilişkilendirmektir.


1990’ların ilk yıllarında, tam olarak Berlin Duvarı’nın yıkılmasının simgelediği “komünizmin yenilgisi”nden sonra, kimilerinin tarihin sona erdiğine inandığı süreç2 gizliden gizliye başka bir tarihin başlangıcı oldu.


Bu tarihe önce, “küreselleşme” sözcüğüne gitgide aşağılayıcı bir anlam kazandıracak olan “kuralsızlaştırma” adındaki şey damgasını vurdu, ama bu tarih aslında tüm dünyada insanı şaşkına çeviren bir eşitsizlik patlamasının başlangıcına işaret ediyordu. Son olarak, sözkonusu dönemde bunlar kadar vurgulanmasa da iklim değişikliği kasıtlı olarak inkâr edilmeye başladı. (“İklim” burada çok genel anlamda, insanların içinde yaşadıkları maddi koşullarla ilişkilerini tanımlayacak şekilde kullanılıyor.)


Bu deneme sözkonusu üç olayı aynı tarihsel durumun belirtileri olarak göstermeyi amaçlıyor: Duruma bakıldığında, (bugün anlaşılması son derece güç bir biçimde “seçkinler” olarak adlandırılan) yönetici sınıfların büyük bölümü yerkürede kendilerine ve geriye kalan insanlara yetecek kadar yerin kalmadığını düşünmeye başlamış görünüyor.


Bunun sonucunda, artık tarih “tüm insanlar”ın eşit oranda refah içinde yaşayabileceği ortak bir ufka doğru ilerlemeyi sürdürecekmiş gibi davranmanın gereksiz olduğuna karar verdiler. Yönetici sınıflar 1980’li yıllardan beri, yönetmektense dünyanın dışında kendilerine sığınak bulmak istediler. Donald Trump’ın da simgelerinden biri olduğu bu kaçışın sonuçlarını yaşıyoruz. Paylaşılacak ortak bir dünya’nın yokluğu olan biteni akıl almaz boyutlara taşıdı.


İklim sorununa ve bu sorunun inkârına odaklanmadığımız sürece, son elli yıldır karşılaştığımız politik konumların anlaşılmayacağı varsayılabilir. Bir Yeni İklim Rejimi’ne3 girdiğimizi düşünmezsek, ne yaşanan eşitsizlik patlamasını, ne kuralsızlaştırmanın yaygınlaşmasını, ne dünyasallaşma eleştirisini ne de özellikle –adına çok yanlış bir biçimde “popülizmin yükselişi” denilen– ulus-devletin telaşla eski koruyuculuğuna dönme arzusunu anlayabiliriz.



Diğer Kitaplarımız

bottom of page